YÖRESEL FIKRALAR
Harman sürmek üzere traktör çalışmaya başlar. Köylüler merakla onu seyrederlerken, motor su kaynatır. Traktör sürücüsü, harman sahibi kadının elindeki su kabağını alır ve suyu radyatöre boşaltır. Kadıncağız şaşkın bakışlarla traktör sürücüsüne bağırır:
-Çek hendeni, suyu içtiğine göre, sapımı da yeyiverir.
(Yalçıner, Günaydın Kelenderis)
|
Adamın birinin karnı acıkmış. Ne yesem diye düşünürken, hele yemeklere bir sorayım demiş.
- Pirzola,seni yesem, beni Gülnar'a kadar götürüp getirir misin?
- Hem götürür, hem getiririm.
- Peki, kuru fasulye, seni yesem, beni Gülnar'a kadar götürüp getirir misin?
- Götürmesine götürürüm de, getirmesine bir şey diyemem.
- De bakalım, bulamaç, seni yesem, beni Gülnar'a kadar götürüp getirir
misin?
-Bana güvenip de, yola çıkma, kardeşim.
(Yalçıner, Günaydın Kelenderis)
|
Aydıncıklının biri büyük bir kentte lokantaya girer. Oturup yemek fiyatlarını görünce, şaşırır ve kalkmayı da kibrine yediremez. Garson ne arzu ettiğini sorunca, dutmaç ister. Garson müşterinin ne istediğini anlayamaz ve sorusunu yineler. Bunun üzerine bizimki:
-Uzun zamandır dutmaç yememiştim. Arkadaşlarıma sordum. Bu lokantayı
tarif ettiler. Bana bir dutmaç getirir misiniz?
- Efendim, nasıl bir şey bu? Tarif edin, yaptıralım.
- Nasıl yani? Şimdi sizde dutmaç yok mu?
- Üzgünüm, yok.
- Pekala. öyleyse, hoşça kalın.
Garsonun şaşkın bakışları arasında, bizimki lokantadan çıkıp gider.
(Yalçıner, Günaydın Kelenderis)
|
Molla Memet’in hanımı yaşlanınca unutkan olmuş. Komşudan gelen bir tabağı nereye koyduğunu unutmuş, habire onu arıyormuş. Molla Memet, hanımına “ Karı boş ver tabağı, eskilerden konuşalım. Ben seni istetmeden önce başkaları da istedi miydi?” diye sormuş. Hanımı bir solukta, isteyenleri saymaya başlamış ve on ikincisine geldiğinde Molla Memet, “ Be karı, onlar seni isteyeli elli sene olduğu halde hepsini hatırlıyorsun da; beş dakika evvel koyduğun tabağın yerini neden unutuyorsun?” demiş.
(Bilir, Orta Asya’dan Toroslar’a Gülnar)
|
Hiç saat görmemiş bir Koçaşlılı, saati kulağına dayamış, saatten gelen
sesi duyunca, “ Anam avradım olsun, bunun içinde çekirge var,” demiş.
(Bilir, Orta Asya’dan Toroslar’a Gülnar)
|
Bir gün, Muhtar Molla Memet’in köyüne kaymakam gelir. Köyün çocukları
çevresinde toplanırlar. Kaymakam, muzipçe, Molla Memet’e, “ Bunlar da
nerden çıktı, bok böcüsü gibi,” dediğinde, Molla Memet altta kalır mı, “
Kokuyu almışlar da öyle toplanmışlar, kaymakam bey,” yanıtını verir.
(Bilir, Orta Asya’dan Toroslar’a Gülnar)
|
Köyden birisi, kız kardeşi ile evlendiği arkadaşına kendi kız kardeşini
verir.
Bir gün, köye bir satıcı gelir. Bunlar, şakadan hararetli bir tartışmaya
tutuşurlar. Biri diğerine, “ Ben senin avradının kucağına yatarım,”der. Öteki
hemen, “ Ben de senin avradının kucağına yatarım,” deyince, konuşmalara
tanık olan satıcının aklı çıkar. Yanındakilere, “ Ulan, buradan kaçalım, kan
damladı oldu,” der.
(Bilir, Orta Asya’dan Toroslar’a Gülnar)
|
Muzu ilk kez gören bir Koçaşlılı arkadaşına, “ Bu nedir?” diye sorar. Öteki, “
Bu olsa olsa bamyanın aşısıdır,” diye yanıtlar.
(Bilir, Orta Asya’dan Toroslar’a Gülnar)
|
Silifke’nin Değirmendere Köyü’nden yaşlı biri, Korucuk Köyü’nden genç bir
bayanla evlenmiş. Adamcağıza her işi yaptırıyorlarmış. O iş, bu iş derken o
kadar yorulmuş ki sonunda, “ Korucukluya enişte olacağıma, Tömüklüye eşek
olsaydım bundan daha iyiydi, hiç değilse limon ağacının gölgesine
bağlanırdım,” demiş.
(Bilir, Orta Asya’dan Toroslar’a Gülnar)
|
Aç susuz bir yolcu, bir evin önünde durur ve yiyecek bir şeyler ister. Küçük bir kız ona bir dürüm ekmek ve bir topan dolusu pekmez ikram eder. Adamcağız biraz yedikten sonra:
-A benim Gülüm! Neden çok goydun bekmezi? Yazık, yoyulacak.
- İçine sıçan düşük bekmezi mi gısganacağız sizden?
Midesi bulanan ve çok öfkelenen adamcağız içi pekmez dolu topanı taşa
çarpar. Küçük kız yolcuya öfkeyle bağırır:
- N'aptın emmi? İtimizin topanını gırdın hoyu!
(Yalçıner, Günaydın Kelenderis)
Yukarıdaki Fıkraların tamamı http://www.aydincik.com/ SİTESİNDEN ALINMIŞITR
|
|